15 Mayıs 2010 Cumartesi

Kumbara

Çok fena bir birikim yapma halindeyim. Yazacak o kadar çok şey birikiyor ki, o kadar mantıksız uygulama akıl süzgecime takılıp kalıyor ki, sonunda bırakıyorum ben o yüzden de nasıl anlatsam nereden başlasam dalgaları arasında boğuluyorum. Zaten 'bende bir akıl süzgeci sıkıntısı var galiba' halleri de cabası. Yani ister istemez makaraları serbest bırakıyor insan. Zaten kapalı bir yerde sürekli aynı insanlarla kalmak "das experment" havası yaşatıyor insana.

Bugün mesela çarşı iznim sadece polatlı için gerçerli ama kim tecavüz eder orada yazana? İlk otobüse atladığım gibi hop Ankara. Ankara'nın ilçesinden Ankara'ya gelmenin yasak olması evci çıkamamak zaten yeterince saçma değilmiş gibi bir gün Ankara bir gün polatlı izni olması durumunda ben makaraları salmayayım da kimler salsın.

Birde albay - yarbay rütbesindeki çoğu kişinin(çoğu'nun altını çizdim varsayın) artık bazı şeyleri aşmış olmasının rahatlığı ve samimiliğini görüp ondan sonra götü boklu(albaylara kıyasla) üsteğmen ve civarı rütbedeki kişileri kasıntı hallerde görünce bu işte bir yanlışlık var diyorum .

Gene birde zor olan şey var ki salak insanlar. Kendilerini sisteme hizmet etmek için bu dünyaya geldiklerine inanmışlar, sistem bize hizmet etmeli dediğimde saçma sapan hallere bürünürlerse benim sineceğim gibi bir inanca kapılmışlar. Sanki sürekli aynı şeyler telkin edilince kendileri gibi hipnotize edilmiş bir köle olacakmışım gibi... Sanki ben onlar gibi düşünmek zorundaymışım gibi...

1 yorum:

faruk dedi ki...

son paragraf şahaser olmuş.