29 Temmuz 2010 Perşembe

Kenarında



Gecenin en karanlık saatleri, tıpkı hayatımın olduğu gibi. Ama biliyorum şafak artık çok yakın, şafak sadece bir adım ötemde. Bir uçurumun kenarındayım. Deniz sakin, hafif bir esinti var ve hava açık, bütün yıldızlar sanki şimdi yapacağım son gösteriyi izlemek için yerlerini almış konuklar gibi. Gecenin baş misafiri ise tabi ki ay. O da bu özel gecemde beni dolunay evresi ile selamlıyor, elimi göğsümün üstüne koyuyorum ve bütün saygımla belime kadar eğiliyorum. O da ne, bir yıldız mı kaydı?

Alkollüyüm ama sarhoş değilim, öyle olsam bu kadar yolu bisikletle gelemezdim değil mi. Denizden yüzüme doğru tatlı bir rüzgar yüzümü yalayarak geçiyor, mantıklı kararlar vermeme yeteceğini umduğum kadar temiz hava. Ve evet tatlı , ben havanın tadını alabiliyorum. Merak ediyorum benden başka birisi daha var mıdır havanın tadını alabilen, yoksa bu yetenek sadece bana mı bahşedildi? Artık o kadar da önemli olmasa gerek çünkü birazdan bir daha kullanmayacağım bir yetenek olarak kalacak. Bir an ama sadece kısa bir an düşünüyorum acaba öbür tarafta tadını alabileceğim rüzgarlar var mıdır. Ama hayır, belli bir yaşa geldikten sonra varlığını kabul etmekten vazgeçtiğim diğer dünya ve tanrı şimdi nereden aklıma gelmişti? Yoksa şimdi böyle bir dünyanın var olmasını mı istiyordum? Hayır kesinlikle istediğim bu değil, bir dünyaya daha katlanamam, özellikle sonsuz olanına. Hem o zaman buraya geliş amacımda başarısız olur.

İnsanların kendi hayatlarına son vermesi diğerleri tarafından hep zayıflık olarak görülmüştür. Ben buna katılmıyorum. Hatta tamamen aksi yönde düşünüyorum. Bir insanın kendi hayatına son vermesi belki de tamamı kendi kontrolünde olan dış dünyadan bağımsız olarak yapabileceği tek şeydir. Doğal akış denen döngünün dışına çıkabilmektir. Bu yüzden bu kararı alabilmek zayıf kişilerin yapabileceği bir şey değil, onlar yaşamaya, yaşadıklarını sanmaya devam etmeyi tercih ederler. Onlar ölmekten korktukları için yaşamayı seçerler. Ben korkularımdan kurtuldum ve şimdi

Ailem yok, yakın akrabam yok, sevdiğim veya beni seven bir kadın yok. Birkaç tane arkadaşım var, gerçek arkadaşlar, karşılıklı beklentilerin olmadığı herhangi çıkar ilişkileri üzerine inşa edilmemiş arkadaşlıklar. Sadece olmasını istediğimiz için olanlardan, arkasında sebep aramak gerekmeyenlerden… tam bütün hayatımın olmasını istediğim gibi yani. Gerçi yine uzun zaman oldu, aramadım onları. Şimdi de arayamam. Yapmayı düşündüğüm şeyi tahmin edip beni durdurmak isteyeceklerinden korktuğum için değil, yarın öbür gün polisin yapacağı soruşturmada ifade vermek zorunda kalmaları için. Benden hiçbir beklentileri olmadan arkadaşlıklarını esirgemeyen bu insanlara giderayak bir kazık atmak istemem.

Yine de polis soruşturma için ifadelerini almak ister mi? Sonuçta çok kalabalık bir çevrem yok ve bazı şeylere bu yüzden kolay ulaşabileceklerini düşünebilirler. Acaba bir mektup yazıp durumu basitçe açıklasam mı, hem sahip olduğum birkaç parça eşyanın ne yapılmasını istediğimi de yazarım, bisikletim, kitaplarım ve cep telefonum dışında işe yarar bir parça yok gerçi; bir çekyat , bir masa dolusu karalama, işim gereği kullandığım el fenerim –sinemada yer göstericilerin olmazsa olmazı-, çoğu zaman düzgün çalışmayan ve işi boş bir buzdolabı. Ha birde insanların bana bir ucubeymişim gibi bakmalarına yetecek kadar maden suyu kapağı… Sanırım bir adım sonra bunların büyük çoğunluğunu belediyeye bağışlamış olacağım ama bisikletimin bir çocuğa kitaplarımın ise arkadaşlarıma verilmesini istediğimi biraz geç olsa da fark ettim. Keşke bu son arzumu belirten bir not yazmayı düşünebilseydim, yazdığım onca şey içinde işe yarar birkaç satırımda olurdu böylece. Ev sahibim de el koymak isteyebilir gerçi, birikmiş kira borcunun karşılığı olarak. Keşke cep telefonumu da ona verseydim ve böylece diğer eşyalarımla ilgili isteklerimi de yerine getirmesini sağlayabilirdim. Yaşlı cadı neden böyle bir şey yapmasını istediğimi düşünmezdi bile.

Birazdan gün ağarmaya başlayacak. Ne kadar zamandır bunları düşünerek oturuyorum? Kaç gündür buraya geliyorum? Sadece bir adım daha ve…

Hiç yorum yok: